katlanmak

katlanmak
nsz
1. katlamak 的被动态: Bu kumaş iyi katlanmış. 布褶打好了。
2. -e 转́ 贴补: Evinin üst katlarını oda oda kiraya vererek onlarından alınan para ile yaşamağa katlanmış. 他把住宅的顶层一间间地出租了, 将从中所得贴补家用。
3. -e 转́ 忍受, 承受: Bu yüke herkes katlanamaz. 不是每个人都能担起这付重担。Çocukluğunda yoksulluğa katlandı. 他小的时候受过穷。Eşeği süren osuruğuna katlanır. 成́ 既干这种活儿, 就吃得了这种苦。

Türkçe-Çince Sözlük. 2014.

Игры ⚽ Нужно сделать НИР?

Look at other dictionaries:

  • katlanmak — nsz 1) Katlama işi yapılmak Bu kumaş iyi katlanmış. 2) e, mec. Hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak, tahammül etmek Böyle bir yolculuğa katlanabilecek hâlde değildir. F. R. Atay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • katlanmak — meyvelenmek; dikenll ağaçlar meyvelenmek . II I, 196, 197 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • külfete katlanmak — sıkıntıya, zorluğa önem vermemek Ben en hain, en merhametsiz hücumları yapmak için bu kadar külfetlere katlanıp buralara gelmiştim. A. Gündüz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • meşakkate katlanmak — güçlüğe, sıkıntıya dayanmak, göğüs germek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cefaya katlanmak — sıkıntı veya üzüntüyü sabırla karşılayıp tahammül etmek Hediye istemezler, fazla kıskanmazlar, cefaya katlanırlar, can sıkmazlar. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • fedakârlığa katlanmak — bir amaca, bir emele ulaşmak için birçok sıkıntıya, üzüntüye, güçlüğe dayanmaya çalışmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zahmete girmek (veya katlanmak) — Zahmet etmek Bunun için büyük zahmetlere girmeye gerek yoktur. S. Birsel Benim için yine yorulacaksınız, zahmete katlanacaksınız, dedi. R. H. Karay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nazına katlanmak — istenen her şeyi hangi durumda olursa olsun yerine getirmek Cemal Paşa, gençlik akımı içinde hatırı sayılır olduğunu bildiği için sonuna kadar Halide Hanım ın nazına katlandı. F. R. Atay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bükülmek — nsz 1) Bükme işine konu olmak, katlanmak Yerde kenarı bükülmüş bir seccade vardı. F. R. Atay 2) İplik eğrilmek 3) Eğilmek 4) Yönelmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • canı tatlı — sf. Sıkıntıya ve acıya katlanmak istemeyen (kimse) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cefa — is., Ar. cefā Büyük sıkıntı, üzgü, eziyet, zulüm Esirlikte ve cefada, millet ruhunu tavlandıran bir sır olduğuna o akşam inandım. R. E. Ünaydın Birleşik Sözler eza cefa Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”